No.82 - Günler uzuyor

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!

Gizli Pentagon raporundan bahis açmıştık; tepkiler de büyüyor, tartışmalar da... Hatırlayacaksınız (nasıl unutulur ki?) Bush yönetimi, nükleer silah politikasını değiştirerek ‘caydırıcılık’ prensibinden ‘savaş prensibi’ne geçti usul usul. ‘Nuclear Posture Review’ başlıklı rapora bakılırsa ABD daha akıllı, daha küçük çaplı ve yoğun insan nüfusunun yaşadığı bölgeleri değil de siyasi diktatörleri, askeri komutanları imha etmeyi amaçlayan bombalar imal etmeyi planlıyormuş. Bu, takdir edersiniz ki, olağanüstü iyilikte bir haber. Çünkü, iyi bir insansanız (ki buna da ABD karar verecek) o vakit nükleer bir korku içinde olmanıza katiyen gerek yok. Hep iyi insanların yaşayacağı ve kötülerin bertaraf edileceği bir dünyaya doğru gidiyoruz doludizgin. Gene de ufak tefek çatlak sesler çıkmıyor değil maalesef. Mesela, Rusya Dışişleri Bakanı Igor Ivanov, “Herhalde üst düzey birileri çıkıp ne demek istediklerine açıklık getirirler,” demiş. Halbuki her şey ne kadar açık, değil mi? Çin de, keza, ABD dünya üzerindeki askeri varlığını arttırmak istiyor, diyormuş... Halbuki, 11 Eylül’ün altıncı ayı tamamlanırken bir konuşma yapan Başkan Bush, terörle savaşta ikinci safhaya geçildiğini söylüyor işte. Gizlisi saklısı yok ki...

Malum, ABD’nin ortalıkta pek görünmemesiyle ünlü başkan yardımcısı Dick Cheney de Irak’a müdahale için destek aradığı 10 günlük Ortadoğu turuna başladı. Londra’da, Blair ile buluştu Cheney ve mükemmel bir mutabakat içinde oldukları görüldü ikilinin. “Saddam Hüseyin’den ve elindeki kitle imha silahlarından kaynaklanan bir tehdit vardır,” diyor Blair. Ancak, diğer tarafta, gerek Britanya’nın içinden ve Avrupa’dan, gerek ABD’nin içinden başka sesler de yükselmiyor değil –gene çatlak sesler elbette. Terörle mücadele derken Usame bin Laden’in adının anılmadığı, El-Kaide’nin tam anlamıyla bitirilememiş olduğundan bahis açılmadığı, Saddam’ın oluşturduğu terör tehdidiyle Irak halkının ne ilgisi olduğunun açıklanmadığı... bunlar konuşuluyor şu sıralarda...

Bush için, onun temsil ettiği Amerikan yönetimi içinse Independent muhabiri Robert Fisk, Ortadoğu’daki şiddeti engellemek için hiçbir şey yapmadığını yazıyor. ABD’nin güvercinimsi kanadından Colin Powell’ın, Şaron politikasını (yani daha çok Filistinli öldürülmesini) eleştirirken politikanın ahlakiliği yerine işlevselliğini sorguladığını vurguluyor. Ortadoğu’daki şiddet, tefrikanın yazıldığı dakikaların yaklaşık 10 saat gerisinden hesaplarsak biri İsrailli, 29 (pardon, şu anda 31 oldu...) kişinin hayatına mal oldu. Ölüm sayacının rakamları devam
ediyor dönmeye. İsrail, son gelen haberlerde, işgal altındaki Ramallah’ın büyük bir bölümünü yeniden işgal etmiş bulunuyordu. Yaşam sayacının son durumu ise şöyle: İşgal altındaki topraklarda görev yapmak istemeyen İsrailli asker sayısı 322 ve askerleri destekleyenlerin toplam sayısı da 7104’e ulaştı. (Bu cesur direnişle ilgili bir çağrışım için, Site'mizde Akın Yılmaz'ın yazdığı coşkulu-hüzünlü "Korkak Yaudi!.." yazısını okuyabilirsiniz.) Bunlara, Filistin Sağlık Teşkilatı Sözcüsü Mustafa Barguti ile Sınır Tanımayan Doktorlar’dan gelen açıklamaları da eklemek gerekiyor. Öldürülen sağlık görevlilerinin sayısının 15’i bulduğunu söyleyen Barguti, bunun bir katliam olduğunu belirtiyor. Sınır Tanımayan Doktorlar da saldırıları şiddetle kınıyor ve İsrailli yetkililerden sağlık görevlilerini korumak için acil tedbirler almasını istiyor. Ama zor işler bunlar. İsrail askerlerinin, Deheyşe mülteci kampındaki dev sorgulaması sırasında sigaya alınanlar arasında oranın BM okulunun öğretmenleri de bulunuyor mesela. Yaşları, 15 ile 45 arasında bulunan binlerce Filistinli erkek, kilometrelerce uzunlukta bir kuyruk oluşturuyorlar ve İsrail terörist arıyor aralarında. Gözlerini beyaz bezlerle, bez bulamazsa kendi tişörtleriyle bağlayarak, ayakta durmaktan yorulanları dipçikleyerek, sırayı şaşırmamak için kuyruktakilerin kollarına mürekkeple numara yazarak... Bu arada, bizler de ABD özel temsilcisi Zinni'nin kan gölü halindeki bölgeye neden günlerdir intikal edemediğini düşünüp duruyoruz (uçak mı bulamadı acaba?)...

Bütün bunların aşağı yukarı 24 saat içinde olup bittiklerini de düşündük yazdıktan sonra ve şu aşağıdakileri, yine aynı 24 saat içinde olup bitenleri etraflıca anlatmaya halimiz olmadığını farkettik:

Afganistan’da Anakonda operasyonu -nedense- bitmek bilmiyor. Bir de halk arasında iskörbüt hastalığı patlak vermiş. Sebep? Kötü beslenme. Kadıköy Kazasker’deki banka soygunu esnasında soyguncuları öldüren ve Emniyet Müdürü Hasan Özdemir tarafından kahraman olarak nitelenen koruma görevlisi tutuklandı. Kürtçe eğitim için dilekçe veren de, dilekçesini çeken de cezalandırılıyor... İki dilekçe veren, iki kez cezalandırılıyor...

Devamı yarın...